Dünyanın En Yaşlı İnsanı 116 Yıllık Uzun Yaşamını Bu Sırlara Borçlu

Paylaş

Dünyanın en yaşlı insanı İtalyan Emma Morano 116 yıllık yaşamında nelere dikkat ettiğini, uzun yaşamın sırrını ve günlük olarak yediklerini anlattı.

116 yaşındaki Emma Morano, her gün iki çiğ yumurta sarısı yiyor ve 80 yıldır bekar hayatı yaşıyor.

 

Üç Yüzyıla Şahit Oldu

Kayıtlara göre Morano 1899’da doğmuş. Morano’nun 1890’larda doğup hala hayatta olan son kişi olduğu düşünülüyor. 29 Kasım 1899 doğumlu Morano, yaşamı boyunca birçok siyasi gelişmeye tanık olmuş. Üç yüzyıl gören, dünya savaşlarına, ülkesinin monarşiden cumhuriyete geçişine tanıklık eden Morano halen İtalya’nın kuzeyinde, İsviçre sınırı yakınlarındaki Verbania kasabasında yaşıyor.

Kendisinden birkaç ay büyük ABD’li Jones’un önceki gün hayatını kaybetmesi üzerine resmi olarak dünyanın en yaşlı insanı ilan edilince Morano’nun Verbania’daki evinin önü gazetecilerle doldu. İşitme sıkıntısı çeken Morano gazetecilere konuşmasa da yakınları yaşlı kadının nasıl yaşadığını ve dünyanın en yaşlı insanı olduğunu öğrenince nasıl tepki gösterdiğini aktardı.

 
The API for 500px.com is no longer available for public use.

“Aman Allahım, Dağlar Kadar Yaşlıyım”

Yakınlarının İtalyan ve dünya basınına anlattığına göre Emma Morano, dünyanın en yaşlı kişisi olduğunu öğrenince memnuniyetle, “Aman Allahım! Dağlar kadar yaşlıyım” dedi.

Geçen yıl New York Times gazetesine konuşarak uzun yaşam sırrını her gün çiğ yumurta yemesine ve yaklaşık 80 yıldır evli olmamasına bağlayan Morano, halen bu diyetini sürdürüyor. 74 yaşındaki yeğeni Maria Antonietta, “O’na her sabah köylülerden taze yumurta alıp getiriyorum. Yumurtaları çiğ olarak yiyor, sadece sarısını elbette” diyor.

İki çiğ yumurtanın yanı sıra 100 gram kadar çiğ et de tüketen Morano genellikle öğlen uykusundan sonra ballı ekmek, akşam yemeğinde de sebze çorbası yiyor.

Anemi Hastalığı Olduğu İçin Hayvansal Protein İle Besleniyor

Doktoru Carlo Bava, Morano’nun çok da dengeli bir diyetle beslenmediğini, anemi hastalığı yüzünden ağırlıklı olarak hayvansal protein aldığını söylüyor. Doktor Bava, Morano’nun uzun yaşamasının en önemli nedeninin genetik faktörler olduğunu savunuyor. Nitekim Morano’nun ailesinde 100 yaşını aşmış başka akrabaları da bulunuyor.



 

Hoşuna Gitmiyorsa Terk Et!

Ancak Bava, Morano’nun duygusal açıdan dayanıklı ve pozitif olduğunu da vurguluyor. Morano’nun, 6 aylıkken oğlunu kaybettiğini, kendisini döven kocasından boşandığını anlatarak “Kadınların itaatkar olmasının beklendiği faşist dönemde kocasını terk etti. Her zaman çok kararlıydı” diyor.

Yardımcısı Mila da 116 yıllık tecrübeye sahip Morano’nun kendisine tavsiyelerini şöyle anlatıyor:

Bana hep erkeklere karşı dikkatli olmamı, ilk önüme çıkanla nişanlanmamamı, hoşuma gitmiyorlarsa onları terk etmemi söyler.

 

Dünyada En Uzun Yaşamış İnsanların Listesi

Kayda geçen en uzun yaşayan insanların hepsi kadın. Erkekler için pek iyi bir haber değil.

İsim, Ölüm Tarihi, Kaç Yıl Yaşadığı, Nerede Yaşadığı

Jeanne Calment, 4 Ağustos 1997, 122 yıl, 164 gün, Fransa
Sarah Knauss, 30 Aralık 1999, 119 yıl, 97 gün, ABD
Lucy Hannah, 21 Mart 1993, 117 yıl, 248 gün, ABD
Marie-Louise Meilleur, 16 Nisan 1998, 117 yıl, 230 gün, Kanada
Misao Okawa, 1 Nisan 2015, 117 yıl 27 gün, Japonya
María Capovilla, 27 Ağustos 2006, 116 yıl, 347 gün, Ekvator
Susannah Mushatt Jones, 12 Mayıs 2016, 116 yıl, 311 gün,ABD
Gertrude Weaver, 6 Nisan 2015, 116 yıl, 276 gün, ABD
Tane Ikai, 12 Temmuz 1995, 116 yıl, 175 gün, Japonya

Emma Morano, 116 years, 170 days, Italya – Hayatta

 

Dünyanın 100 Yaşı Geçen, En Uzun Yaşayan Halklarının Sırları

Beslenme alışkanlıkları uzun yaşamın anahtarı ama cinsellik ve seks, şekerleme yapmak, şarap ve iyi arkadaşlar da bir o kadar önemli

Uzun ve Sağlıklı Yaşamın Sırrı
Okinawa sakini Kame Ogido (89) yemek için deniz yosunu topluyor. İnsanların en uzun süre yaşadığı Japon adası, yazar tarafından “Mavi Bölge” olarak tanımlanıyor.

Dan Buettner’in 2012’de çıktığı dünya turunun amacı, filozoflar ve doktorları oldum olası meşgul eden bir soruya cevap bulmaktı. Neden dünyanın bazı yerlerindeki insanlar daha uzun yaşıyor? Dolaştığı yerler arasında Yunanistan, Nikaragua ve Japonya da vardı. Sonrasında Dan Buettner seyahatlerinden öğrendiklerini ABD’ye taşıdı. Dünyada insanların en uzun yaşadıkları ve çok sayıda insanın yüz yaşına ulaştığı, ortalama ömür süresinin en yüksek olduğu ya da en düşük miktarda orta yaş ölümlerine rastlandığı bölgelere mavi bölge deniyor.

Mavi Bölgeler: En Uzun Yaşayan İnsanlardan Uzun ve Sağlıklı Yaşamaya Dair Dersler kitabının yazarı, neden Yunanistan’ın İkaria adası sakinlerinin yeryüzündeki en sağlıklı insanlar arasında yer aldığını söylerken,yaşadığımız yerin ve etrafımızdaki insanların yaşam süresini etkilediğini ve bol seks yapmak gerektiğini açıklıyor.

İkaria,Yunanistan – İnsanların Ölmeyi Unuttuğu Yer

Akdeniz’in merkezinde, Türkiye açıklarında, Sisam Adasına çok yakın, Pythagoras ve Epikuros’un yaşadığı yer. Antik Yunanistan’ın ve modern Yunanistan’ın geri kalanından izole durumda. Ortalamadan sekiz yıl daha uzun yaşayan ve ortalamaya göre çok düşük bunama oranına sahip bir nüfus ve yaşam biçimi gelişmiş burada. Bu insanlar uzun yaşıyor. Daha da önemlisi yaşamlarının son zamanına kadar zekâları yerinde oluyor. Buna karşılık Amerika’da 85 yaşın üzerindeki insanların yüzde 50’sinde bunama görülüyor.

Beslenme tarzı sağlıklı yaşama giriş niteliğinde. İkaria’da Akdeniz diyetinin bir türü uygulanıyor. Farklı bir özellik olarak bol patates yiyorlar. Fasulye tüketimleri de oldukça yüksek. Ama en ilginci horta adını verdikleri yeşillik. Ulaştırma Bakanlığı’nın yolların kenarından ayıklayacağı türden bir ot. Salatalarda kullanıyorlar ya da buharda az pişirip börek yapıyorlar. Bu ot, sağlıklı yaşlanmakla en çok ilişkilendirilen gıda.

İkaria modeline göre bol cinsellik, şarap ve şekerleme yapmak gerekiyorFena bir formül sayılmaz 🙂 Haftanın beş günü günde 30 dakika şekerleme yaparsanız kalp hastalığı riskiniz tüm öğleden sonra çalışmaya kıyasla üçte bir oranında daha düşük oluyor. Elli yaşını geçtikten sonra haftada en az iki defa seks yapan insanların, yapmayanlara göre ölüm oranlarının yarıya indiğini biliyoruz. Kontrollü içki içenlerin hiç içki içmeyenlerden daha uzun yaşadığını biliyoruz. Şarapta yüksek miktarda polifenol ve antioksidan var. Şaraptaki alkol aynı zamanda stresle ilişkili bir hormon olan kortizol düzeyini de azaltmaya yarıyor. İkaria yiyecekleriyle birlikte bir bardak şarap içtiğinizde flavonoid emilimi üç kat artıyor. Aslında yemekte bir kadeh şarap içmek bir bardak su içmekten daha iyi. Ama etle birlikte değil. O zaman işe yaramıyor.

90 ve 100 yaşındaki dinç insanların hiçbiri bizim anladığımız anlamda, yürüyüş bandında yarım saat harcamak gibi egzersiz yapmıyor. Bize verdikleri sır, fiziksel aktivite “dürtülerini” günlük yaşama dahil etmek. Örneğin bahçe ekmek,bitkileri sulamak, ot yolmak, toplamak için dışarı çıkmak. Ayrıca tüm yaşamınızı makinelerle kolaylaştırma yolunu seçmeyin. İkaria’daki evlerde sadece elle çalışan aletler var. Ekmeği elle yoğuruyorlar. Alışverişe ya da işe gitmek için yürümek gereken bir yerde yaşıyorlar. Bizim yaşantımıza uygulaması zor gibi duruyor. Ama imkânsız değil.

Yunanistan açıklarındaki İkaria Adası, 100 yaşındakilerin çokluğundan dolayı “insanların ölmeyi unuttuğu yer” olarak tanınıyor.




Diğer bir mavi bölge de Okinawa, Japonya idi. Genel alışkanlıklar aynı. Bitkilere dayalı beslenme alışkanlıkları var, yürünür mesafelerin olduğu ortamlarda yaşıyorlar, hayatlarında amaç var. Ama yemekleri çok farklı. Dünyada insan başına en fazla tofu tüketilen yer ama balık çok az yeniliyor. Tatlı patates ve zerdeçal uzun yaşamda etkili iki ilginç gıda. Okinawalıların aldığı gıdanın yüzde 60 kadarı, flavonoid ve kompleks karbonhidratlar açısından zengin tatlı patates. Zerdeçalın kanser oranını azalttığı ve kalbe faydalı olduğu düşünülüyor. Ek vitaminlerin yerine zerdeçal almayı düşünebilirsiniz.

Okinawa’lılarda “moai” adı verilen sosyal gruplar var. ABD’de tek başına yaşıyorsanızetrafında insanlar olanlara kıyasla yaşam süreniz sekiz yıl kısa oluyor. Okinawa’da yalnızlıktan korkmanız gerekmiyor çünkü çocukken anne babanız sizi bu moailere bırakıyor. Uzun süreli sosyal ağ olarak tanımlanabilir bunlar; bir tür kişisel yönetim kurulu. Aynı moaiye 98 yıldır üye olan 102 yaşındaki kadınlar hâlâ birlikte dedikodu yapıyor, sake içiyor, tartışıyorlar. Ve zor zamanlarda birbirlerine destek oluyorlar.

 Tüm mavi bölge alışkanlıklarının kesişim noktası: Baklagiller

Amerikalılar protein istediklerinde hayvani gıdalar alma eğiliminde oluyor. Ama bunlar aynı zamanda zehirli maddeler de içeriyor. Bu ülkede çok et yiyen kişilerin az et yiyenlere kıyasla ölüm oranı yüzde 70 daha yüksek. Kansere yakalanma olasılıkları de dört ya da beş kez daha fazla. Protein için günde bir bardak fasulye yemek çok daha ucuz, ayrıca yanında tüm o zararlı maddeleri de almıyorsunuz. Mavi Bölge bize fasulyeyi lezzetli hale getirme yolları sunuyor. Mutfak sanatımızı bu konuda konuşturmuyoruz. İyi bir lokantaya gittiğimizde dana eti biftek ya da domuz etinden yapılma güzel bir şey yiyoruz. Mavi Bölge’de börülce, rezene ve sarımsak ile yapılan ve üzerine harika bir sızma zeytinyağı dökülen İkaria yahnisi gibi şeyler yapmaya çaba harcanıyor. Tam anlamıyla doyurucu ve uzun yaşam dolu.




Mavi bolge diyeti
Mavi bölge diyeti


Sağlıklı yaşam için en önemlisi etrafımızdaki yiyecekler. Evden çıktığımızda cips, gazoz ve ayaküstü restoranlarla karşılaşmamak olanaksız. Evrimsel olarak yağ, şeker ve tuza istek duyarak biçimlenmişiz. İnsanlık tarihinin genelinde bu iyi bir şeydi. Zor zamanları atlatmamıza yardımcı oldu. Ama şu anda bolluk ve kolaylık içinde yaşıyoruz. Sağlıklı olmak genelde bireysel sorumluluk haline geldi. Kötü seçimler yerine iyi seçimler yapmak sizin elinizde. Genleriniz gün boyunca size bu yiyecekleri tüketmeniz gerektiğini haykırırken doğru seçim yapamazsınız. İçinde yaşadığımız ortam bu yiyeceklerin hepsini önümüze itiyor. Odak noktasını, kişisel sorumluluktan gıda ortamını değiştirmeye doğru çevirmemiz gerekiyor. Hazır yemek pazarını en aza indirmek ve ekonomik teşvikleri daha sağlıklı seçimlere doğru değiştirmek sadece kolay değil aynı zamanda kaçınılmaz. Hayal gibi duruyor ama aslında yapma olanağı var.

 

100 yaşına kadar yaşamak istiyorsak ne yememiz gerektiğine dair net bir reçete sunan Mavi Bölge prensiplerimiz var. İkincisi sosyal ağımıza göz atmamız gerekiyor. Eğer arkadaşlarınız kanepede oturmuş Doritos yiyorsa sizin de aynı şeyi yapma olasılığınız yüzde 150. Üçüncüsü hayatınızın amacı konusunda net olmanız gerekiyor. Gallop’a göre Amerikalıların üçte birinden azı işini severek yapıyorEğer iş sizi tatmin etmiyorsa, o zaman evde, iş dışı ve gönüllü faaliyetlerde bu tatmini yaşamanız gerekiyor. Dördüncü bir madde daha ekleyeceğim. Ama bu biraz karışıklık yaratıyorYaşadığınız yeri yeniden gözden geçirin. İstatistiklere göre nerede yaşadığınızsağlığınız konusunda genetik olmayan en önemli etken. Eğer hazır yiyecek satan yerlerle dolu bir mahallede yaşıyorsanız, sağlıksız olmaktan kaçınamazsınız .


Mavi Bölge’de edindiğimiz gözlemleri taşıyıp uyguladığımız ilk Amerikan şehri Minnesota’daki Albert Lee’ydi. Yaşam süresini üç yıl uzattık ve sağlık harcamalarını yüzde 40 aşağı çektik. En başarılı an işte buydu.

Dan Buettner’in, TEDxTC etkinliğinde yer alan konuşmasını izlemek de isterseniz aşağıda bulabilirsiniz. İncelemiş olduğu topluluklardaki insanların 100 yıldan fazla yaşamasını sağlayan 9 diyeti ve alışkanlığı bizlerle paylaşıyor.

Dikkat: Türkçe altyazılar mobil cihazlarda görüntülenemeyebilir. Konuşmanın türkçe transkripti aşağıda.

Türkçe Metni Okumak İsterseniz Tıklayın

00:12“Danimarkalı İkizler Araştırması” adındaki bir çalışma göstermiştir ki belirli biyolojik limitler dahilinde bir insanın kaç yıl yaşayacağının yalnızca %10’u, genler tarafından belirlenmektedir. Geriye kalan %90’lık kısım ise, yaşam tarzımıza bağlıdır. Dolayısıyla, Mavi Bölgeleri araştırmaktaki amacımız şu: Uzun bir ömür sürme olanağı veren optimal yaşam tarzlarını bulabilirsek uzun yaşam için bir formül de ortaya koyabiliriz.

00:36Sıradan bir Amerikalıya uzun yaşam formülünün ne olduğunu sorarsanız, muhtemelen cevap alamazsınız.Büyük olasılıkla, Güney Sahili Diyeti veya Atkins Diyeti’ni duymuşlardır. Ortada, Tarım Bakanlığı’nın yayımlamış olduğu besin piramidi var. Oprah’ın söyledikleri var. Doktor Oz’un tavsiyeleri var.

00:50Ancak daha uzun ve sağlıklı bir yaşam sürmemize yardımcı olacak şeylerin ne olduğu hakkında net bir bilgi yok. Maratonlara mı katılmalısınız yoksa yoga mı yapmalısınız? Organik etler mi tüketmelisiniz yoksa tofu mu yemelisiniz? Takviye besinler almalı mısınız? Peki ya hormonlar veya resveratrol? Yaşama amacının ömür ile ilgisi var mı peki? Ya da dini inançların veya sosyal yaşamın?

01:16Uzun yaşamın sırlarını bulmakta kullandığımız yöntemin ilk aşaması, National Geographic ve National Institute on Aging ile işbirliği yaparak uzun ömürlü bireylerin yaşadığı, coğrafi olarak tanımlanmış dört bölgeyi bulmaktı. Daha sonra bu bölgelere uzmanlardan oluşan bir ekip göndererek oradaki insanların, bizlerden farklı olarak neler yaptıklarını inceledik.

01:37Bu sunumun sonunda, o farklılığın ne olduğunu sizlere söyleyeceğim. Fakat öncelikle, uzun yaşam konusuyla ilgili bazı yaygın hurafelerden bahsetmek istiyorum. İlk hurafemiz şu: Eğer gerçekten çok çaba sarf edersen, 100 yaşını görebilirsin. Yanlış. Sorun şu ki, Amerika’daki her 5000 insandan yalnızca bir tanesi 100 yaşına dek yaşayabiliyor. Şansınız oldukça az. 100 yaşını geçenler, Amerika’daki en hızlı büyüyen nüfus dilimi olsa da 100 yaşına dek yaşamak zordur. Problem şu ki, bizler uzun yaşamak için programlanmadık. Bizler, “prokreatif başarı” adı verilen bir şey için programlandık. O sözcüğe bayılıyorum.Bana üniversite günlerimi hatırlatıyor.

02:21Biyologlar, “prokreatif başarı” terimini şu şekilde tanımlıyor: Çocuk sahibi olduğunuz yaş ve sonraki nesilde, çocuklarınızın çocuk sahibi olduğu yaş. Bu noktadan sonra evrimin etkisi tamamen yok oluyor.Eğer memeliyseniz, fare de olsanız fil de olsanız, insan da olsanız, sonuç aynı. Yani 100 yaşına dek yaşayabilmek için yalnızca çok iyi bir yaşam tarzına sahip olmanız yetmez, aynı zamanda genetik açıdan da şanslı olmanız lâzım.

02:49İkinci hurafe ise, yaşlanmayı geciktiren, tersine çeviren ve hatta durduran tedavilerin mevcut olduğu.Yanlış. Şöyle bir düşünürseniz, yaşlanmamıza neden olabilecek 99 tane şey var. Yalnızca birkaç dakikalığına beyninize oksijen gitmesini engellerseniz beyin hücreleriniz ölür ve geri gelmezler. Tenis oynarken kendinizi çok fazla zorlarsanız, dizlerinizdeki kıkırdak hasar görür ve kendini yenilemez.Damarlarımız tıkanabilir. Beynimiz plak tabakası ile kaplanabilir ve Alzheimer hastası olabiliriz. Ters gidebilecek o kadar çok şey var ki.

03:19Vücudumuzda 35 trilyon hücre var. Trilyon. Ulusal borcumuz ile aşık atabilecek seviyede rakamlar bunlar.(Gülüşmeler) Bu hücreler sekiz yılda bir kendilerini yeniliyorlar. Ve her yenileme sırasında, bir miktar hasar görüyorlar. Ve bu hasar birikiyor. Üstel olarak birikiyor. Tıpkı hepimizde Beatles ya da Eagles albümlerininolduğu günler gibi. Birinden bir albüm ödünç alırdık ve kasede kopyalardık. Daha sonra arkadaşlarımız da o kasedi bizden alır ve kopyalarlardı. Kısa bir süre sonra, yeni kopyaların sesi rezalet olurdu. İşte hücrelerimizde olan şey de bunun aynısı. 65 yaşındaki bir insanın 12 yaşındaki bir çocuğa oranla 125 kat daha hızlı yaşlanmasının sebebi de bu.

04:04O halde, yaşlanmayı durduracak ya da yavaşlatacak hiçbir şey yoksa ben ne yapıyorum ki burada?Gerçek şu ki, modern bilim, bizlere insan vücudunun kapasitesinin -yani benim veya sizin vücudunuzun-90 yıl olduğunu söylüyor. Bu sayı, kadınlar için biraz daha fazla. Ancak bu ülkedeki yaşam beklentisiyalnızca 78 yıl. Yani bir yerlerde, yaklaşık 12 güzel yılımızı bırakıp gidiyoruz. Bu yılları geri alabiliriz. Ve araştırma gösteriyor ki bu geri alacağımız yıllar, kronik hastalıklardan, kalp hastalıklarından, kanserden ve diyabetten uzak olacak.

04:46Bize göre bu kayıp yılları geri almanın en iyi yolu, dünyanın çeşitli yerlerindeki, o kayıp yılları deneyimleyen kültürlere göz atmak. Bu bölgelerde 100 yaşını geçen insanların sayısı, bizim ülkemizdekinin 10 katı.Yaşam beklentisi 12 sene daha fazla. Orta yaş ölüm oranı ise bu ülkedekine oranla çok çok daha az.

05:07İlk Mavi Bölgemizi, İtalya sahilinin yaklaşık 125 mil açığında yer alan Sardinya adasında bulduk. Ancak 1.4 milyon kişinin yaşadığı adanın tamamı Mavi Bölge’ye dahil değil. Mavi Bölge’ye dahil olan kısım, yükseklerde yer alan Nuoro bölgesi. Bu bölgedeki erkeklerin ömrü oldukça uzun. 100 yaşını geçenlerin sayısı, Amerika’dakilerden 10 kat daha fazla. Ayrıca buradaki insanlar yalnızca 100 yaşını geçmekle kalmıyor, bunu yaparken zinde ve güçlü olmayı da başarıyor. 102 yaşındaki bir insanın işe bisiklet sürerek gidebildiği, odun kesebildiği ve kendinden 60 yaş küçük birini yenebildiği yerler bunlar. (Gülüşmeler)

05:40Tarihleri, İsa’nın yaşadığı döneme dek uzanıyor. Bu insanlar, yalıtılmış bir Bronz Çağı kültürüne sahip.Toprak çok verimsiz olduğundan, birçoğu çobanlık yapıyor. yani düzenli ve fazla yorucu olmayan fiziksel aktiviteler yapıyorlar. Çoğunlukla yanlarında taşıyabilecekleri bitkisel besinleri tüketiyorlar. Notamusica adını verdikleri, kepekli buğday ile yapılan mayasız bir ekmek üretiyorlar, otlarla beslenen hayvanlardan elde edilen bir peynirleri var, böylece mısır ile beslenen hayvanlardan yapılan peynirlerin aksine, Omega-6 yağ asitleri yerine Omega-3 yağ asitleri daha fazla. Tükettikleri şarapta ise, dünyada bilinen tüm şaraplardan daha fazla polifenol var. Bu şaraba Cannonau diyorlar.

06:22Ancak bana kalırsa işin gerçek sırrı toplumlarını nasıl düzenlediklerinde yatıyor. Sardinya halkının en göze çarpan özelliklerinden biri yaşlı insanlara karşı davranış şekilleri. Hiç fark ettiniz mi, Amerika’da insanlarınen çok saygı gördüğü yaş yaklaşık olarak 24. Reklamlara bakın yeter. Sardinya’da ise yaşlandıkça daha fazla saygı görüyorsunuz ve bildikleriniz daha fazla takdir ediliyor. Sardinya’da bir bara girerseniz, Sports Illustrated’in mayo takvimini değil “ayın yaşlı insanı” takvimini görürsünüz.

06:54Bu durum, yalnızca yaşlanan ebeveynlerinizi aileye yakın kalmasını sağlamıyor, aynı zamanda dört ile altı yıl arası fazladan yaşam beklentisi sağlıyor. Araştırmalar gösteriyor ki, bu durum ayrıca çocuklara da faydalı. Ölüm oranları ve hastalığa yakalanma oranları düşüyor. Buna “büyükanne etkisi” adı veriliyor.

07:12İkinci Mavi Bölgemizi, dünyanın diğer ucunda, Tokyo’nun 800 mil güneyindeki Okinawa Takım Adaları’nda bulduk. Okinawa, 161 küçük adadan oluşuyor. Ve merkez adanın kuzey kesiminde dünyadaki en uzun ömüre sahip insanlar yaşıyor. Burası, en uzun ömürlü kadın popülasyonunun bulunduğu yer. Buradaki insanlar, dünya üzerindeki en uzun sağlıklı yaşam beklentisine sahip. Bizim istediğimiz şeye sahipler. Uzun bir ömürleri var ve genellikle uyku sırasında, çok çabuk ölüyorlar. ve sıklıkla bu ölümler seks sonrası gerçekleşiyor.

07:49Ortalama bir Amerikalıdan yaklaşık 7 sağlıklı yıl fazla yaşıyorlar. 100 yılı geçen insanların sayısı, Amerikadakilerin beş katı. Amerika’da önde gelen ölüm sebebi bağırsak ve kolon kanserine yakalanma oranları 5’te 1’i. Kalp hastalıklarında ise bu oran 6’da 1. Bu kültürün sahip olduğu bütün bu istatistikler,bizlere öğretebilecek bir şeyleri olduğunu gösteriyor. Peki, ne yapıyorlar? Bitkisel besleniyorlar. Tükettikleri sebzeler birçok farklı renkte. Ve Amerikalılara oranla 8 kat daha fazla tofu yiyorlar.

08:22Ne yediklerinden daha önemli olan şey ise, nasıl yedikleri. Fazla yememek için birçok farklı taktikleri var.Bildiğiniz gibi, Amerika’da büyük bir sorun bu. İşte gözlemlediğimiz birkaç taktik: Küçük tabaklar kullanıyorlar, böylece her oturuşta daha az kalori tüketiyorlar. Yemekleri, aile tarzı sunmuyorlar. Böylece konuşurken bir yandan şuursuz biçimde yemiyorsunuz. Yemekleri tezgahda sunuyorlar ve oradan masaya getiriyorlar.

08:48Ayrıca 3000 yıllık bir özdeyişleri var. Bence bu, gelmiş geçmiş en iyi beslenme önerisi. Konfiçyus tarafından ortaya atılmış. Adı ise “Hara, Hatchi, Bu” diyeti. Bu, yemeklerden önce söyledikleri bir deyiş.Mideleri %80 dolu olduğunda, onlara yemeyi bırakmalarını hatırlatıyor. Tokluk hissinin midenizden beyninize ulaşması yaklaşık yarım saat alır. %80’de durmak, böylece sizleri fazla yemekten koruyor.

09:16Ancak, tıpkı Sardinya gibi, Okinawa’nın da uzun yaşam ile ilişkilendirebileceğimiz birkaç sosyal yapısı var.Yalnızlığın öldürdüğünü biliyoruz. 15 yıl önce, ortalama bir Amerikalının üç iyi arkadaşı vardı. Şu an ise bu sayı 1.5’e inmiş durumda. Okinawa’da doğacak kadar şanslı olsaydınız, ömrünüz boyunca sizin yanınızda olacak 6 arkadaşa otomatik olarak sahip olmanızı sağlayan bir sistem içinde yaşıyor olacaktınız. Buna “Moai” diyorlar. Eğer bir Moai’ye dâhilseniz, piyangodan kazandığınız serveti paylaşmanız beklenir. Ve işler kötü giderse, örneğin çocuğunuz hastalanırsa veya ebeveynlerinizden biri ölürse, daime size destek olacak birileri vardır. Ekrandaki Moai, yani bu 5 kadın 97 yıldır birlikteler. Yaşlarının ortalaması 102.

10:02Amerika’da genel olarak yetişkin hayatımızı iki kısma bölüyoruz. Bir yanda iş hayatımız var, yani bir şeyler ürettiğimiz dönem. Ve bir gün, aniden, emekli oluyoruz. Ve genellikle bu emeklilik rahat bir koltuğa uzanmak veya Arizona’ya giderek golf oynamak anlamına geliyor. Okinawa dilinde ise emeklilik anlamına gelen bir sözcük bile yok. Bunun yerine, hayatınıza anlam katan bir sözcükleri var: “İkigai.” Bu sözcüğün yaklaşık olarak anlamı, “sabahları yataktan kalkmanızın sebebi.”

10:39Bu 102 yaşındaki karate ustasının ikigai’si, savaş sanatında daha da uzmanlaşmak. Bu 100 yaşındaki balıkçınınki ise haftada üç kez ailesi için balık tutmaya devam etmek. National Institute On Aging bizlerebu yaşlı insanlara sormamız için bir anket verdi. Anketteki sorular oldukça kurnaz şekilde hazırlanmıştı.Sorulardan biri şuydu: “İkigai’niz nedir?” hemen bildiler sabahlari kalkmalarin nedenini Bu 102 yaşındaki kadının ikigai’si, torununun torununun torunu idi. Bu iki kadının arasında 101 buçuk yıl var. Torununun torununun torununu kucağında tutmanın nasıl bir his olduğunu sordum ona. Geriye yaslandı ve dedi ki:“cennete gitmek gibi.” Bence bu müthiş bir düşünce.

11:32Geographic’teki editörüm Amerika’nın Mavi Bölgesi’ni bulmamı istedi. Bir süre boyunca Minnesota çevresindeki çiftlikleri inceledik. Burada yüz yaşını geçenlerin oranı oldukça fazlaydı. Ancak bunun sebebi bütün gençlerin bölgeyi terk etmesiymiş. (Gülüşmeler) Dolayısıyla aramaya devam ettik. Ve Amerika’nın en uzun ömürlü popülasyonunu Loma Linda, Kaliforniya çevresinde yaşamakta olan Seventh-Day Adventistleri arasında bulduk. Adventisler muhfazakar Methodistlerdir. Cuma günü güneşin batışındanCumartesi günü güneşin batışında dek sabbath’ı kutlarlar. “24 saatlik bir tapınma zamanı” diyorlar buna.Ve onlara göreceli olarak oldukça uzun bir ömür veren beş adet alışkanlıkları var.

12:20Amerika’daki yaşam beklentisi ortalama bir kadın için 80 yıl. Ancak Adventist bir kadın için yaşam beklentisi 89 yıl. Erkekler için bu sayılar arasındaki fark daha da fazla. Adventist erkekler diğer Amerikalılara oranla 11 yıl daha fazla yaşıyor. Bu ise, yaklaşık 70.000 insanı 30 yıl boyunca takip eden bir araştırma. Adı da Steerling araştırması. Ve bence, Mavi Bölge Proje’sinin amacını çok açık olarak ortaya koyuyor.

12:48Bu, heterojen bir topluluk. Aralarında siyahlar, beyazlar, hispanikler ve uzakdoğulular var. Aralarındaki tek ortak nokta ise aynı küçük alışkanlıklara hayatlarının büyük bölümünde sıkı bir biçimde bağlı kalmaları.Beslenme şekillerini doğrudan doğruya İncil’den alıyorlar. Yaratılış: Birinci bölüm. 29. Ayet. Bu ayette Tanrı, baklagillerden ve tohumlardan bahsediyor. Yeşil bitkiler hakkında bir dörtlük daha var. Görünen o ki, et tüketmekten hiç bahsedilmiyor. Bu ibadeti oldukça ciddiye alıyorlar.

13:17Her hafta 24 saatliğine ne kadar meşgul olurlarsa olsunlar, işyerinde ne kadar stresli olurlarsa olsunlar, her şeyi bırakıp Tanrılarına odaklanıyorlar. Sosyalleşirken kullandıkları yöntem de, yine din ile yoğun ilişkili olandoğa yürüyüşleri. Bunun gücü, arada sırada yapılan bir şey olmasından değil bütün hayat boyunca her hafta yapılan bir şey olmasından geliyor. Bunların hiçbiri zor değil. Hiçbiri için para gerekmiyor.Adventistler genellikle diğer Adventistlerle vakit geçiriyor. Yani, bir Adventist’in düzenlediği bir partiye gittiğinizde deli gibi içki içen ya da esrar kullanan insanlar göremiyorsunuz. Bu tip şeyler yerine, bir sonraki doğa yürüyüşleri hakkında konuşuyorlar, birbirlerine yemek tarifleri veriyorlar, ve evet, dua ediyorlar. Birbirleri üzerindeki etkileri oldukça derin ve ölçülebilir.

14:02Bu kültüre dâhil olan insanlardan birisi de Ellsworth Wheram. Ellsworth Wheram 97 yaşında. Ve bir multi-milyoner. Yine de bir koruma çiti yapmak için inşaat firması ondan 6.000 dolar istediğinde, “O kadar paraya kendim de yaparım.” dedi. Ve sonraki üç gün boyunca çimento karıştırdı ve demir kazıkları ordan oraya taşıdı. Ve beklendiği üzere, dördüncü gün kendisini bir ameliyathanede buldu. Ancak sedye üzerindeki adam olarak değil, açık kalp ameliyatı yapan cerrah olarak. 97 yaşında bile hâlâ her ay 20 açık kalp ameliyatı yapıyor.

14:41103 yaşındaki Ed Rawlings, aktif bir kovboy. Güne yüzerek başlıyor. Haftasonları ise sörf yapmaktan hoşlanıyor.

14:52Bir de Marge Deton var. Marge 104 yaşında. Torunu, buradaki Twin Cities’de (Minnesota) yaşıyor. Güne ağırlık kaldırarak başlıyor. Bisiklete biniyor. Daha sonra kahverengi 94 model Cadillac Seville’ine atlıyor veSan Bernardino otoyolunda hız yaparak gönüllü olarak çalıştığı yedi farklı organizasyona gidiyor. Daha önce 19 kez ciddi seyahatlare katıldım. Sahara Çölü’nü bisikletiyle geçerken güneş kremi kullanmamışender insanlardan biriyim. Ancak size söylemeliyim ki, Marge Deton arabayı kullanırken yanında oturmaktan daha heyecanlı bir macera yok. “Yabancı demek, henüz tanımadığım bir arkadaş demektir” dedi bana.

15:34Öyleyse, tüm bu üç kültürdeki ortak noktalar neler? Hepsinin yaptığı şeyler neler? Bu şeyleri belirledik ve karşımıza 9 maddelik bir liste çıktı. Aslında o zamandan beri iki tane daha Mavi Bölge keşfi yaptık ve bu listedekilerin doğru olduğu görüldü. İnanmakta zorlanabilirsiniz ama, bu listedekilerin hiçbiri egzersiz değil.En azından bizim bildiğimiz şekildeki egzersiz değil. Hayatlarını öyle bir şekilde kurmuşlar ki sürekli bir fiziksel aktivite içindeler. 100 yaşındaki bu Okinawalı kadınlar günde 30 veya 40 defa, aşağı iniyorlar, yukarı çıkıyorlar, yere oturup kalkıyorlar.

16:13Sardinyalılar çok katlı evlerde yaşıyorlar, dolayısıyla merdiven inip çıkıyorlar. Markete, kiliseye veya arkadaşlarını ziyarete gitmek için yürüyüş yapmaları gerekiyor. Başka şansları yok. Ev ya da bahçe işlerini yaptırmak için bir buton yok. Kek hamuru karıştırmak istiyorlarsa, bunu el ile yapıyorlar. Bunların tümü fiziksel aktivite. Koşu bandında koşmak ne kadar kalori yakıyorsa, bu aktiviteler de o kadar kalori yakıyor. Kendi istekleriyle fiziksel aktiviye yapmak isterlerse bunlar, hoşlandıkları şeyler oluyor. Genellikle yürüyüş yapıyorlar. Beyin fonksiyonlarının azalmasını engellediği kanıtlanan tek şey yürüyüş yapmak. Ve genellikle hepsinin bir bahçesi var. Hayatlarını nasıl doğru yola sokmaları gerektiğini biliyorlar.

16:50Tüm bu kültürler, dinlenmek için zaman ayırıyorlar. Sardinyalılar dua ediyor. Seventh-Day Adventistleri dua ediyor. Okinawalılarda yaşlı insanlara hürmet var. Ancak aceleniz varsa ya da stresliyseniz, bu durumAlzheimer hastalığından kalp hastalıklarına kadar birçok şeyi tetikleyebiliyor. Günde 15 dakikayı dinlenmek için harcadığınızda, bu tetikleyici durumun biraz da olsa önüne geçiyorsunuz.

17:16Amaçlarını açıklayan sözcükleri var. Tıpkı Okinawalıların kullandığı “ikigai” sözcüğü gibi. Bildiğiniz üzere, hayatınızdaki en tehlikeli yıllardan biri, çocuk ölümü riski nedeniyle, doğdunuz yıl. Diğeri ise emekli olduğunuz yıl. Bu insanlar hayattaki amaçlarını biliyorlar, ve bu amaç doğrultusunda yaşıyorlar. Bu dafazladan yedi yıl demek.

17:36Uzun yaşam için bir diyet yok. Ancak, her gün birazcık içki içiyorlar. Amerikalılar için uyum sağlaması zor bir şey değil bu. (Gülüşmeler) Genellikle bitkisel besinler tüketiyorlar. Bu, et yemedikleri anlamına gelmiyor. Ancak bol miktarda fasulye ve fındık yiyorlar. Ayrıca fazla yemeyi önleyen stratejilere sahipler.

17:54Ve, tüm bunların temelinde, birbirleriyle nasıl iletişim kurdukları yatıyor. Önceliği ailelerine veriyorlar.Çocuklarına ve yaşlı ebeveynlerine bakıyorlar. Tamamı inanç bazlı bir topluluğa dahil. Eğer ayda dört kez bu toplantılara katılırsanız, fazladan 4 ile 14 yıl anlamına geliyor bu. Buradaki en büyük olay ise, doğru topluluğa ait olmaları. Ya doğru topluluğun içinde büyümüşler, ya da kendilerini doğru topluluklardan birileriyle çevrelemişler.

18:23Framingham Araştırmasından öğrendiğimiz üzere eğer en iyi arkadaşlarınızdan üçü obez ise sizin de fazla kilolu olmanızın olasılığı %50 daha fazla. Yani, eğer sağlıksız insanlarla vakit geçirirseniz bu durumun zamanla büyük bir etkisi olacaktır. Arkadaşlarınızın vakit geçirme yöntemi bowling oynamak, bisiklete binmek ya da bahçeyle ilgilenmek gibi fiziksel aktiviteler ise, eğer arkadaşlarınız içkiyi fazla kaçırmıyorsa,doğru şekilde yiyorlarsa, bir aileye aitlerse ve güvenilirlerse bu durumun da zaman içinde büyük bir etkisi olacaktır.

18:54Diyetler hiçbir işe yaramaz. Tarihteki hiçbir diyet insanların yüzde 2’sinden daha fazlasında işe yaramamıştır. Spor salonlarındaki programlar Ocak’ta başlar ama genellikle Ekim’de katılmaya başlarız.Uzun yaşam konusunda bir kısayol ya da hap gibi bir şey yok. Ancak, bir düşünürseniz arkadaşlarınız da aslında uzun süreli birer macera olduğunu göreceksiniz. Dolayısıyla, belki de yapabileceğiniz en önemli şey hayatınıza fazladan biraz yıl yıllarınıza ise hayat katmanız. Çok teşekkürler. (Alkış)

Kitabın orjinalini Amazon’dan alabilirsiniz:

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!