Faşist, Bolşevik, Sağ, Sol, Nazi, Komünist, Gerilla vs. Kavramları Ne Anlama Gelir? Nereden Çıkmıştır?
Gündelik hayatta halen sıkça duyduğumuz tarihi politik kavram ve hareketlerin nereden çıktığını ve gerçek anlamlarını merak ettiniz mi? Buyrun:
Sağcılık, Solculuk Nedir?
Sağcılık, toplumsal hiyerarşiyi veya toplumsal eşitsizliği kabul eden veya destekleyen siyasal duruş veya etkinliktir. Toplumsal eşitsizlik, sağcılar tarafından; ya milletsel/ırksal farklılıklardan, ya dini ve inançsal farklılıklardan, ya kültürel ve sosyal farklılıklardan ya da piyasa ekonomisindeki rekabetten kaynaklandığı için kaçınılmaz, doğal, normal veya cazip bulunur.
Sağ ve sol isimli siyasal kavramlar, Fransız Devrimi (1789-1799) zamanında, ayrı görüşteki siyasetçilerin Fransız parlamentosunun sağında veya solunda oturmalarından esinlenilerek oluşturulmuştur.
Parlamento başkanının sağındaki koltuklarda oturanlar, çoğunlukla monarşist Ancien Régime destekçilerinden oluşmuştur.
Zamanla dünyada sol görüş şu manaya gelmeye başladı. Sürekli yeniliklerin yapılmasını savunanlar, halkın yaşam standartlarının iyileştirilmesi gerektiğini savunanlar ve işlemeyen sistemin daha iyisiyle değiştirilmesini savunanlar sol görüşe mensup oldu. Sağ görüş ise mevcut düzenden memnun olanlar, sistemlerin değiştirilmesine karşı olanlar ve sermaye sahiplerinin haklarını çalışanların haklarından önce korumak gerektiğine inananları kapsadı.
Sağ ve sol görüldüğü üzere kralın düzen anlayışından doğmuştur. O günden beri dünyanın her yerinde sağ ve sol ekonomi anlayışını ifade eder. Yani eğer bir parti sağcı ise sermaye sahiplerinin istekleri doğrultusunda gelişim kararı alır. Buna kapitalizm diyorlar. Sermaye sahibi dev şirketler bu şekilde oluşuyorlar. Eğer bir parti solcu ise halkın gelir seviyesi ekonomi politikasının asıl amacıdır. Bu modelde sermaye sahiplerinin istekleri yine dikkate alınabilir ama bütün ekonomi buna göre şekillendirilmez. Yani eğer halkın yaşam standardı yükselmeyecekse sermaye patronuna “güle güle” denilebilir.
Faşist, Faşizm Nedir?
Faşist sadece kendi düşüncesinin doğru olduğuna inanan ve diğer insanların düşüncesine saygı göstermeyen hatta diğer insanları da kendi gibi düşünmeye zorlayan insana denir.
Kavramın kökeni Antik Roma yöneticilerinin geniş hükümet yetkisini sembolize eden ucunda balta bulunan bir çubuk demetinin adı olan Latince fasces sözcüğünden ileri gelir.
Aynı simge daha sonraları Fransız Devrimi sırasında Aydınlanma anlamında, halkın elindeki devlet gücünü temsil etmek üzere kullanılmıştır. Söz konusu sembol bir takım değişikliklerle 1926 yılından itibaren İtalya’nın resmi devlet sembolü olmuştur. Sembolün üçlü anlamı, yani devlet gücü, halk mülkiyeti ve birliktelik Mussolini’nin propagandasında kullanılmıştır.
Faşizm, kurucusu Benito Mussolini sayılan, İtalyan filozof Giovanni Gentile’nin Benito Mussolini’den etkilenerek 1920’li yıllarda ardı ardına yayımladığı kitaplarla ilkeleri belirlenmiş bir siyasi doktrindir. Gentile’den yoğun olarak etkilenen ve faşizmi bir dünya görüşü olarak benimseyen İtalyan lider Benito Mussolini’nin 1922’de İtalya’da iktidarı ele geçirmesinin ardından, Mussolini iktidarı döneminde, İtalya’da resmi ideoloji olarak yürütülmüştür. Kısa süre içerisinde genel anlamıyla baskıcı, otoriter rejim anlayışını betimler bir nitelemeye dönüşmüş ve Nasyonal Sosyalizm başta olmak üzere, anti-demokratik ideoloji ve yönetim sistemlerinin tamamına halk tarafından verilen genel bir isim halini almıştır.
Faşizmde toplumsal yaşamın tüm alanlarını kapsayan bir tek ideoloji bağlayıcı olarak ilan edilir. Gerek devlet gerekse de iktidarın dünya görüşüne göre ve lider ilkesine göre örgütlenir ve belirlenir. basın ve yayın kuruluşlarının mevcut ideolojiye göre yayınlar yapması zorlanır. Hakim görüşe zıt düşünceler ve muhalif seslerin çıkması çeşitli baskı unsurlarıyla önlenir. Aykırı yayın yapanlar sansürlenir, kapatılır veya başka türlü yollarla engellenmeye çalışılır. Böylece hakim düşüncenin karşısına farklı düşüncelerin çıkmasının önüne geçilmiş olunur ve tek tip düşünce, toplumda baskın hale getirilir. Faşizmin boyutu, bu koşulların ne kadarının somut olarak uygulamaya geçirildiğiyle doğru orantılıdır.
Nazi Nedir?
Nasyonal sosyalizm (Milliyetçi sosyalizm, ulusal sosyalizm, milliyetçi toplumculuk ya da ulusal toplumculuk,Almanca: Nationalsozialismus), etnik milliyetçilik ile sosyalizmi birleştiren, ırkçı, anti-kapitalist, antisemitik ve anti-Marksist bir dünya görüşüdür. İtalya’da Benito Mussolini önderliğinde kurulan faşizm akımından etkilenerek ortaya çıkmıştır. Meydana gelişi Almanya’da gerçekleşen ve temel ilkeleri Adolf Hitler tarafından ortaya konan nasyonal sosyalizm, Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi’nin 30 Ocak 1933’ten Almanya’nın II. Dünya Savaşı’nda teslim olduğu 8 Mayıs 1945 tarihine kadar iktidarda olduğu dönem boyunca Almanya’nın resmî ideolojisi olarak uygulanmıştır.
Nasyonal sosyalizm, başlıca dayanak noktasını ortak güç birliğini esas alan bir toplum birlikteliği fikrinin oluşturduğu halk hareketidir. Bu felsefeye sahip olan nasyonal sosyalizm, tek bir toplumu oluşturan insanların birlikteliğini de, halkı bir bütün haline getirecek ulusal dayanışmanın politik ruhu içerisinde belirlemektedir. Halk birliğini ortak bir ideolojik yoldaşlıkta ve dolayısıyla totaliter bir harekette buluşturan nasyonal sosyalizm, doktrinsel olarak faşizmden ayrı bir ideoloji olmasına rağmen faşist bir hareket olarak bilinegelmiştir. Günümüz bilimsel değerlendirmeleri tarafından aşırı sağ düşünüşe bağlı bir politik sistem olarak sınıflandırılmıştır.
Gamalı Haç
Gamalı haç (svastika), Thule Cemiyeti ve Kapp Darbesi’nde yer alan Marine-Brigade Ehrhardt adlı Freikorps grubu tarafından kullanılıyordu; Thule’ninki siyah renkli kalın bir çemberin içerisinde yer almaktaydı. 24 Şubat 1920 tarihinde Alman İşçi Partisi’nin isminin Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi (NSDAP) olarak değiştirilmesiyle beraber Thule’nin gamalı haçının şekli üzerinde değişiklik yapıldı ve yeni gamalı haç modeli, partinin resmî sembolü olarak kabul edildi. Parti bayrağı kırmızı zemin üzerinde beyaz dairenin içinde yer alan 45 derece eğik siyah renkli gamalı haçtan oluşmaktadır. Parti bayrağının tasarımı ile ilgili çalışmaları Hitler yapmıştır. Siyah-kırmızı-sarı renklerini Cumhuriyet’i temsil eden renkler oldukları için reddetmiş, eskiİmparatorluğu temsil eden siyah-beyaz-kırmızı renklerini tercih etmiştir. Ancak siyah-beyaz-kırmızı renklerinin üçlü şerit halinde bulunmasını da istememiştir. Tamamı beyaz bir zeminden oluşan ve üzerinde amblemin olduğu bir bayrak modelini de reddederek bu konuyu Kavgam’da şöyle açıklamaktadır:
Yeni bayrak işi, bayrağın renk ve şeklinin tespiti bizi bir hayli meşgul etti. Her taraftan iyi niyetlerle dolu tavsiye ve teklifler geliyordu. Fakat bütün bu tavsiye ve tekliflerde ciddi bir değer yoktu.
Yeni bayrak, aynı zamanda biz nasyonal sosyalistlerin mücadelesini ifade edecek ve bir fikir ortaya koyacak şekilde olmalıydı. Görünüşte bu husus gereksiz gibi gelir. Fakat halkla teması olanlar bilirler ki bu ayrıntının önemi çok büyüktür. Etkileyici bir işaret yüz binlerin ilgisini çekebilir.
Bu konuyu bildiğimiz için, çevreden gelen beyaz zemin üzerine bir sembol konması şeklindeki teklifleri şiddetle reddettik. Çünkü böyle bir şey, eski devleti ve gayesi ortadan kalkmış bir durumu tekrar canlandıracak olan zayıf partileri hatırlatmaktadır. Ayrıca şu da bilinmelidir ki, beyaz sürükleyici bir renk değildir. Bu renk sadece namuslu genç kızların kuracağı cemiyetlerin flamalarına uygun düşer, bir inkılap devrinin infilak edici hareketlerine değil.
Diğer faşist sistemlerde olduğu gibi nasyonal sosyalizmde de radikalizm, anti-komünizm, anti-kapitalizm ve liderlik prensibi gibi ögeler mevcuttur; ancak diğerlerinin aksine ırkçılık içermektedir. Nasyonal sosyalist Alman ırkçılığının bazı ögeleri şunlardır:
- Holokost ile sonuçlanan Yahudi karşıtlığı, yani antisemitizm.
- Alman ırkının üstünlüğüne inanan, pan-Cermenist bir etnik milliyetçilik.
- “Irkın hijyeni”nin sağlanması için zihinsel ve fiziksel engelliler ile eşcinsellerin yok edilmek istenmesi.
Komünizm Nedir?
Bütün mallan ve her türlü üretim araçlarını devletin elinde toplayıp ferdi mülkiyeti ortadan kaldıran sosyal ve politik bir düzendir.
Orak ve çekiç (☭), komünizmin simgesidir. Bir orağın çekiç üzerine çapraz olarak yatırılması ile oluşur. Bu iki simge çiftçileri ve proletaryayı sembolize eder. Bu iki simge bir araya getirilerek çiftçilerin ve işçilerin birliği sembolize edilir.
Bugünkü anlamıyla İlk Önce 1848’de Engels ile Marx’ın yayımladıkları Komünist Manifestosu’yla ortaya atıldı. 1917’de Rusya’da bir ihtilal yapan Bolşevikler, bu tarz bir düzen kurmaya giriştiler. Tek parti diktatörlüğüne yol açan komünizm, böylece demokrasiye aykırı bir şekil aldı. İnsan haklarını çiğneyen bu tarz bir yönetim, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Çin’de de kuruldu.
Diğer bazı geri kalmış memleketlerde de halk menfaatlerini korumak amacıyla diktatörlükler kurulmasına vesile oldu. Rusya, komünizmi emperyalist emelleri İçin bir silah olarak kullandı. Bu silahla birçok zayıf milleti egemenliği altına aldı. Bugün demirperde gerisi milletleri Rusya’nın İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ele geçirdiği ülkelerdir. Bu ülkelerde zorla komünist hükümetleri iş başına geçirdi.
1968de bir liberalleşme hareketine başlayan Çekoslovakya’yı istila eden Rusya ve peykleri, böylece kendilerinde. herhangi birinin kopmasına müsaade etmeyeceklerini de göstermiş oldu.Sadece üretim araçlarının ortaklaşalığına dayanan Sosyalizmden ayırt edilmesi gerekir. Komünizm, sınıfsız bir toplum yaratma amacındadır.
20’ci yüzyılın başından beri dünya siyasetindeki büyük güçlerden biri olarak modern komünizm, genellikle Karl Marx’ın ve Friedrich Engels’in kaleme aldığı komünist Parti Manifestosu ile birlikte anılır. Buna göre özel mülkiyete dayalı kapitalist toplumun yerine meta üretiminin son bulduğu komünist toplum gerçektir. Komünizm’in temelinde yatan sebep, sınıfsız, ortak mülkiyete dayalı bir toplumun kurulması isteğidir.
Sınıfsız toplumlarda en genel anlamıyla tüm bireylerin eşit olması, karşıt görüşlüleri için “ütopya” olarak atfedilir ve zorla yaşanmaya çalışılırsa kaosa yol açacağına inanılır. Paris Komünü, komünist sistem yaşayabilmiş ilk topluluktur. Bunun dışında Mahnovist hareket öncülüğünde Ukrayna ve İspanya iç savaşı sırasında Anarko-komünist hareketle şekillenen (yaklaşık 4 yıl sürmüştür) toprakların kollektifleştirilmesi esasına dayalı olarak komünist topluluklar da kurulmuştur.
Komünizmi savunan akımlar arasında en yaygını Leninizm (Marksizm-Leninizm)’dir. Marksizm-Leninizm’e göre komünizme giden süreç burjuvazinin ortadan kalkmasını sağlayacak olan proletarya rejimi başlatılacak ve ardından komünizmin hazırlayıcısı sosyalizm aşamasına geçilecektir. Marksist kuramda son aşama olan komünizmin gerçekleşmesiyle devlet ortadan kalkacaktır. Leninizm dışında iki komünist akım daha bulunmaktadır.
Bunlardan ilki Marksizm’in temel görüşlerini benimseyen fakat Leninist modelle komünizm hedefine ulaşılamayacağını iddia eden sol komünizm veya konsey komünizmi olarak adlandırılan akımdır. Lenin’in “Sol Komünizm: Bir Çocukluk Hastalığı” adlı eserine cevaben yazılan Herman Gorter’in “Yoldaş Lenin’e Açık Mektup”, Gilles Dauvé ve François Martin’in “Komünist Hareketin Güneş Tutulması ve Yeniden Ortaya Çıkışı” isimli kitaplar bu akımın takipçilerinin yarattıkları eserlerdir.
Diğer bir komünist akım ise anarşist komünizm’dir. Anarşizmin bireyci ve kolektivist akımlarından ayrılan anarşist komünizm fikri, komünizme devlet aygıtını ele geçirerek geçilebileceğini reddeder ve bunu savunan Marksizm’i eleştirir. Peter Kropotkin, Nestor Makhno, Errico Malatesta, Carlo Cafiero anarşist komünizm düşüncesinin temellerini atan düşünürlerden ve eylemcilerden bazılarıdır. Anarşist komünizm, anarşizm’den “sınıf” gerçeğine göre hareket etme ve örgütlenme temelinde ayrılır.
Savunucuları komünizmin, bilimsel sosyalizm olmadan gerçekleştirilebileceği üzerinde birleşir. Anarşist komünizm, devlet’in kapitalizm için bir kılıf olduğunu ve bu yüzdende sınıfsız bir topluma gidilecek süreçte kullanılmasının sonucunda “diktatörlük”, “devlet kapitalizm”i ya da “bir sözde zümrenin, toplum üzerinde iktidarı’na yol açacağını düşünür.
Komünizm fikri Batı düşüncesinde Marx’tan ve Engels’ten çok önce oluşmuştur. Antik Yunan’da zaten komünizm mülkiyet gelmeden önce toplumun tam uyum içinde yaşadığı, insanlığın “altın çağına” dair bir mitolojiyle ilişkilendirilirdi. Kimileri Platon’un Devlet adlı eserinin ve diğer antik kuramcıların bir çeşit komünal yaşam içinde komünizmi savunduğunu belirtir. Pek çok erken Hıristiyan mezhebi, Kolomb öncesi Amerika’daki yerli kabileler komünizmi komünal yaşam ve ortak mülkiyet biçiminde uygulamışlardır.
16’cı yüzyılda İngiliz yazar Thomas More ütopya adlı incelemesinde, ortak mülkiyet üzerine kurulu bir toplumu tasvirlemiştir. 17. yüzyılda komünist düşünce İngiltere’de tekrar tartışma konusu oldu. Eduard Bernstein 1895’te yazdığı Cromwell ve Komünizm adlı eserinde İngiliz İç Savaşı içindeki grupların, özellikle de Kazıcıların (Diggers) açıkça komünist, tarıma dayalı düşünceleri desteklediğini ve Cromwell’in bu gruplara yaklaşımının olsa olsa değişken, sıklıkla da düşmanca olduğunu iddia eder.
Özel mülkiyet fikrinin eleştirisi 18. yüzyıl boyunca süren Aydınlanma döneminde de, Jean Jacques Rousseau gibi düşünülerle devam etti. Robert Owen gibi “ütopyacı sosyalist” yazarlar da bazen komünist sayılırlar. Karl Marx insanlığın klasik toplum, feodalizm ve şimdi içinde bulunduğu kapitalizm dönemine yükselmesinde ilkel komünizmi ilk ve asıl çıkış noktası olarak görür. Ardından sosyal evrimdeki sonraki adımın komünizme geri dönüş olacağını gösterir ancak bu insanlığın zaten deneyimlediği ilkel komünizmden çok daha yüksek bir seviyede olacaktır.
Komünizm çağdaş formunda 19. yüzyılın işçi hareketiyle birlikte Avrupa’da yükseldi. Bu sırada Sanayi Devrimi ilerliyordu. Sosyalist eleştirmenler kapitalist iktisadın uygunsuz koşullarda şehirdeki fabrikalarda çalışan işçiler olan proletaryayı ve zengin ile yoksul arasında giderek açılan bir uçurumu ortaya çıkardığını gördüler.Aslında gerçek anlamda komünizm,19. yüzyılın ortalarından itibaren filizlenmiştir.Komünizmin tabiri,Karl Marx ve Fredrih Engels’in ortak yapıtları olan Komünist Manifesto adlı kitapta açıklanmıştır.Burdan yola çıkarsak,aslında komünizmin yaklaşık 1,5 asırlık bir geçmişi vardır.
Bolşevik Nedir?
Bolşevik kelimesi Rusça’da büyük ya da çoğunluk anlamına gelen “bolşe” den türemiştir. Lenin tarafından geliştirilen ihtilalci bir harekettir.
XX. asır başlarında Rus İşçi Sosyal Demokrat Partisi, doktriner konulardaki anlaşmazlık sonucunda ikiye ayrılmıştı. Lenin, kendi grubuna bolşevik, karşı grubu da menşevik adını takmıştı. Bolşevikler ihtilalci fikirleri benimsemiş kimselerdi, amaçları proleterya diktatoryası idi. 1917 İhtilali ile bolşevikler iktidarı elde ettiler ve ondan sonra komünist Partisi içinde faaliyetlerini sürdürdüler.
Sözlük anlamı: Rusya’da xx. yüzyıl başlarında doğan ve lenin tarafından yeni tarihsel koşullara göre geliştirilen ve zenginleştirilen, marksçılık’a dayalı proleter devrimci hareketinin kuram ve taktiği.
Gerilla Nedir
Düzenli bir orduya karşı, dağınık küçük topluluklar tarafından yapılan bir çeşit savaş. Düşmanı yıpratmakla görevli hafif silahlarla donatılmış askeri birlik.
Gerilla İspanyolca “küçük harp” demek olup, Napolyon’a karşı gösterilen mukavemetten doğmuştur.
Genellikle partizan veya “halk savaşçısı” diye isimlendirilir. Gerilla en eski harp şekillerinden biridir. Hedefi, direnişe mukavemettir.
Harplerde düşmanı aldatmak, arkadan vurmak, bozguna uğratmak ve muharebeden vazgeçirmek için zayıf tarafın karşılıklı çatışmadan kaçınması, çok eski zamanlardan beri uygulanan bir kaidedir. Küçük harp, yıkıcı savaş, gizli savaş ve gerilla savaşı isimlerini alan bu silahlı çatışmalar aralarında, küçük farklar olmasına rağmen, aynı şeyi ifade etmektedir. Geniş boyutlu küçük harp ilk defa yeniçağda Kuzey Amerika’nın bağımsızlık savaşında görüldü. Milletlerin kuruluş mücadelelerinde sık sık görülen gerilla savaşları o günkü şartlara göre yapılmaktaydı.
Gerilla savaşının değişik bir usulü de Osmanlılar Balkanlara, Avrupa içlerine yerleştikleri zaman yerli halk tarafından yapılmıştır. Dağlara çıkanlar, baskınlar suretiyle mücadelelerine devam etmek istemişler, fakat bunlar Osmanlı Akıncıları tarafından kısa zamanda ortadan kaldırılmışlardır. Balkan Harbinden önce Bulgar,Yunan ve diğer halkın yaptığı bir nevi gerilla savaşlarında çok sayıda Türk çocuk, ihtiyar ve kadınını acımasız ve gaddar bir şekilde şehid etmişlerdir.
Birinci Dünya Harbinin sonuna kadar gerilla savaşı büyük bir yan faaliyet olarak görülmüştür. Halkı etkilemek ve halkta güvensizlik uyandırmak maksadıyla, bağımsız terör hareketi olarak o zaman bilinmemekteydi. Rusya’da komünistlerin idareye hakim olması ile gerilla savaşları esasta değişikliğe uğradı.
Marksist düşünceye göre gerilla savaşı, bir aracıdır. Bunun için Rusya’nın elde etmek istediği bütün devletlerde, yavaştan başlamak üzere önce terör, arkasından gerilla savaşları çok sık görülür. Afrika, Orta ve Güney Amerika’da açıkça görülen gerilla savaşları, bunlardan bazılarıdır. Afganistan’ın Ruslar tarafından işgalinden sonra sivil halkın dağlara çıkmak suretiyle gerilla savaşı şeklinde mücadele sürdürmeleri bu tip savaşın önemini bir daha ortaya koymuştur. Bilhassa dağlık, ormanlık ve çöl bölgeleri bu savaş için çok elverişlidir. Başarılı bir gerilla harbi için uygun bir coğrafik bölge, irtibat desteği ve düzgün bir organizasyon şarttır.
Zamanımızda özel yetiştirilmiş komando tabir edilen birlikler, gerilla savaşları için ordular tarafından kullanılmaktadır. Düşmanın kontrolü altına düşmüş araziyi veya belli bölgeleri ele geçirmek için yapılacak askeri harekattan önce veya sonra onlarla birlikte gerilla savaşı planlanıp yapılabilmektedir. Gerilla birliklerinin düşman üzerindeki etkileri, asıl birliklerin başarısını kolaylaştırmaktadır. Modern savaş tekniği içinde eğitim gören bu birlikler, geleceğin savaşlarında önemli görevler yükleneceklerdir.
Sözlükte “gerilla” ne demek?
1. Bağımsız, düzensiz çete.
2. Özellikle bir örgütten güç alan, baltalama eylemlerine girişen birlik.
3. Bu birlikten olan kimse.
Tıklayin: İkinci Dünya Savaşında Yayınlanmış Harika Politik Karikatürlerle Şaşır
Kaynak: Wikipedia, Nedir sitesi